Kızlık Zarı Dikimi
Kızlık zarı dikimi uygulaması günümüzde iki şekild...
Yumurtalık rezervi, kadının yumurtalıklarındaki yumurtaların sayısı, kalitesi ve aynı zamanda foliküllerin (tek bir yumurta hücresini saran, besleyen ve koruyan yapı) hormonal sinyallere verdiği cevabın niteliği ile ilgili bir yapıdır.
Yumurta rezervi, kadının sahip olduğu yumurta sayısını ve yumurta zenginliğini meydana getirmektedir. Kadının gebe kalabilmesi temel olarak, sahip olduğu yumurta rezervinin zengin olabilmesiyle doğrudan ilişkilidir. Kadının yumurta rezervi ne kadar zengin ve kalitesi ne kadar istenilen düzeyde ise, doğurganlık seviyesi o kadar yüksek olmaktadır.
Her kız bebek, dünyaya geldiği zaman belli bir yumurta rezervine sahiptir. Yıllar geçtikçe ve özellikle yetişkinlik döneminde, yumurta sayısında kaçınılmaz bir azalma meydana gelmektedir. Yumurta sayısının azalmasına bağlı olarak, yumurta kalitesinde düşüş ve doğurganlık potansiyelinde azalma meydana gelmektedir. Dolayısıyla düşük yumurta rezervi, kadının hamile kalması durumuna rağmen gebeliğin düşükle sonlanma riskini arttırmaktadır. Bununla beraber, yumurtalık rezervinin azalmaya başladığı dönemin başlarında, erken uygulanan bazı tıbbi ve doğal yöntemlerle yumurta rezervinin azalmasının önüne geçilebilmektedir.
Her kız bebek, belli sayıda yumurta rezervi ile dünyaya gelmektedir. Ergenlik dönemine girilmesiyle birlikte, her ay düzenli ve periyodik olarak yumurtlama gerçekleşmekte, yumurtalar azalmaktadır. Bu durum yaşın ilerlemesiyle hızlanmakta, özellikle 35 yaşından sonra kadınlardaki doğurganlık seviyesinin hızla azalmasına sebep olmaktadır. Ancak, kadınlarda yumurta rezervinin azalmasına sebep olan tek neden yaşın ilerlemesi değildir. Bu bakımdan, kadınlarda yumurta rezervinin azalmasının sebeplerini şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Her sağlıklı kız bebek, ortalama bir buçuk milyon yumurtaya sahip olarak dünyaya gelmektedir. Bu yumurta sayısı zamanla azalmakta, ergenliğin başlangıç döneminde ilk adet görüldüğü zaman 400-500 bin yumurta civarında olmaktadır. Kadın, üreme dönemi boyunca ortalama 400-500 kez yumurtlamakta ve yumurtalık rezervi bu doğrultuda azalma göstermektedir. Her yüz kadından biri 40 yaş öncesi, her on kadından biri ise 45 yaş civarı yumurta rezervini bitirerek, menopoz dönemine girmektedir. Bu bakımdan, yumurta rezervinin ölçülmesi, değerlendirilmesi ve tespit edilmesi oldukça önemli bir yere sahiptir.
Çocuk sahibi olmak isteyen kadınların ilk aşamada, sahip oldukları yumurta rezervlerinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Adetin 3.günü gerçekleştirilen transvajinal ultrasonografi, antral foliküllerin sayısının ve yumurta rezervlerinin tespit edilmesinde oldukça güvenilir bilgiler sağlamaktadır.
Kadının her iki yumurtalığında, en az 6-7 tane büyüme potansiyeline sahip antral folikül bulunması, yumurta rezervinin iyi olduğuna işaret etmektedir. Bununla beraber, antral folikül sayısının 6 ya da 5’ten az olması, yumurta rezervlerinin azaldığının göstergesidir. Bu durumun tek başına bir veri olarak değil, diğer testlerle değerlendirilmesi daha sağlıklı sonuçlar oluşturmaktadır.
FSH, beyindeki hipofiz tarafından salgılanan ve yumurtalıklardaki yumurtaların gelişimini uyaran hormondur. FSH hormonunun asıl görevi, yumurtaların büyümesini ve östrojen hormonunun salgılanmasını sağlamaktır. Dolayısıyla kadının yumurtalıkları, FSH hormonuna ne kadar iyi cevap verirse FSH o kadar az salgılanmaktadır.
Yumurtalıklardaki yumurta sayısının azalmasıyla, yetersiz östrojen hormonu üretimi meydana gelmekte ve bu duruma bağlı olarak FSH seviyesinde yükselme gerçekleşmektedir.
Kadının adetinin 3.gününde gerçekleştirilen FSH ölçümü ile, değerin düşük çıkması durumunda yumurtalık rezervinin iyi, değerin yüksek olması halinde ise rezervin azaldığı tanısı yapılabilmektedir. FSH değeri 10’un üzerinde olan hastalar, yumurtalık rezervi konusunda risk altında kabul edilmektedir.
Döllenmeye uygun olgunluğa erişmesi için folikülün FSH ile birlikte LH’ye de ihtiyacı vardır. FSH ile foliküllerde büyüme, adet döneminin ortasında LH etkisiyle ise çatlama ve yumurtlama gerçekleşmektedir. LH yumurtanın olgunlaşması ve çatlamasından sorumlu olan hormondur. LH hormonu için vücutta uygun bir değer aralığı bulunmakta, çok yüksek ya da çok düşük olması durumunda yumurta zarar görmektedir.
Adetin 3.gününde gerçekleştirilen estradiol ölçümü ile, 75 pg/ml’nin altında değere sahip olan durumlar, yumurtalık rezervinin iyi olduğuna işaret etmektedir. Bu ölçüm tek başına değerlendirilmemekte, FSH ile birlikte değerlendirilmektedir.
İnhibin seviyesi, FSH üzerinde etki oluşturmaktadır. Yaşın ilerlemesi ve yumurta rezervinin azalmasına bağlı olarak İnhibin B seviyesi azalmakta, bu durum FSH seviyesinin artmasına sebep olmaktadır.
Adetin 3. günü İnhibin B seviyesinin 45 pg/ml’den düşük olması, kötü yumurtalık rezervine işaret etmektedir.
Yumurtalık rezervinin azalmasıyla, AMH seviyesinde de düşüş meydana gelmektedir. Bu bakımdan yumurtalık rezervinin değerlendirilmesi için AMH testi oldukça güvenlidir.
FSH ve LH hormonları yumurtalıkların faaliyetinde etkili, ancak yumurtalık rezervi için dolaylı belirteçlerdir. AMH ve İnhibin B ise, direkt yumurtalıklarda üretilen değerler olması bakımından yumurtalık rezervleriyle ilgili net bilgi vermektedir. FSH değeri dönemsel değişiklik gösterirken, AMH ve İnhibin daha stabil seyir göstermekte, dolayısıyla AMH testi herhangi bir gün yapılabilmektedir.
Klomifen citrat, yumurtalıkların uyarımlara yanıt verip vermediğinin kontrol edilmesini sağlamaktadır. CCCT yumurtalık fonksiyonlarının gözlemlenmesini sağlayan dinamik bir testtir. CCCT değeri, FSH düzeylerinin yorumlanmasında da katkı oluşturmaktadır.
Kadında Yumurta Sayısı hakkında bilgi almak isterseniz eğer ki; İlgili linke tıklayabilirsiniz.
İlgili link: https://www.aysedarama.com/kadinda-yumurta-sayisi